Büyük mutasavvıf ve düşünür Hz. Mevlâna Celaleddin-i Rumi’nin 751. Vuslat Yıl Dönümü münasebetiyle Amasya Valiliği ve Amasya Üniversitesi iş birliğiyle düzenlenen “Şeb-i Arûs Bayâtî Mevlevî Âyin-i Şerîfi ve Semâ Mukâbelesi” programı, Amasya Spor Salonu’nda geniş bir katılımla gerçekleştirildi.
Programa, Amasya Valisi Önder Bakan ve eşi Elif Bakan Hanımefendi, Garnizon Komutanı Tuğg. Kemal Çakıroğlu, Amasya Belediye Başkanı Av. Turgay Sevindi, 5. Ana Jet Üs Komutanı Tuğg. Halil Uğur Serin, Çorum Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Osman Öztürk, Amasya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hakkı Turabi, Gümüşhacıköy Belediye Başkanı Zehra Özyol, siyasi parti yöneticileri, STK temsilcileri, çok sayıda öğrenci ve vatandaş katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından, Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan etkinlikte, Amasya Mevlâna Kültürünü Tanıtma ve Yaşatma Derneği Başkanı Emsal Cenik, Amasya Belediye Başkanı Av. Turgay Sevindi, Amasya Valisi Önder Bakan birer konuşma yaparken, Amasya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hakkı Turabi Musâhabet-i Mesneviyye sunumu ile katılımcılara Mevlâna’nın öğretilerini aktardı.
Mevlâna’nın Evrensel Mesajları
Amasya Mevlâna Kültürünü Tanıtma ve Yaşatma Derneği Başkanı Emsal Cenik açılış konuşmasında, Hz. Mevlâna’nın sevgi, hoşgörü ve bilgelik dolu mesajlarını hatırlatarak, insanlığa rehberlik eden öğretilerinin önemine değindi.
Sevgi, Hoşgörü ve Kardeşlik
Amasya Belediye Başkanı Av. Turgay Sevindi, Hz. Mevlâna’nın sevgi, hoşgörü ve kardeşlik temelli öğretilerine vurgu yaptığı konuşmasında şu ifadeleri kullandı: "Kardeşliğin, hoşgörünün ve sevginin simgesi Hz. Mevlâna, hayatını iyiliğe, öğrenmeye ve insanı yüceltmeye adamıştır. 'Sevgiyle acı tatlı olur, dertler şifa bulur' diyen Mevlâna, herkesin farklılıklarıyla kabul edilmesini öğütler. Türk tasavvufunun en büyük isimlerinden biri olan Mevlâna Celaleddin-i Rumi’yi saygı ve rahmetle anıyorum."
Evrensel Bir Miras Bıraktı
Amasya Valimiz Önder Bakan, konuşmasında Hz. Mevlâna’nın insanı Hakk’a, iyiliğe, güzelliğe, merhamete ve manevi aşka çağıran bir mutasavvıf olduğunu vurguladı. Mevlâna’nın ölüm gecesini “düğün gecesi” anlamına gelen “Şeb-i Arus” olarak tarif etmesi de, onun üstün manevi mertebesinin bir göstergesi olduğunu belirten Bakan, şu ifadeleri kullandı:
“Hz. Mevlana daima; bütün insanlığı kucaklamış ve tüm insanlık tarafından derin bir teveccühle karşılanmıştır. O’nun insanlara tavsiye ettiği yol, manayı, varlığın gerçek sahibini, hakiki dostu aramaya dayalı bir yoldur. Hz. Pirin yaklaşımında; enaniyet ve ihtirasın vesayetinden kurtulup, mevcudata hikmet ve muhabbetle bakmak esastır. Hz. Mevlânâ’nın asırlar önce tüm insanlık için çizdiği istikamet, modern toplumların bireye kazandırmayı hedeflediği değerleri de içermektedir. Bu anlamda Mevlâna Celâleddin-i Rumi, tüm zamanlara ve insanlara hitap eden evrensel bir miras bırakmıştır. Anadolu irfanında insanların din, dil, ırk, mezheplere göre ayırmak yoktur. Bizim düşüncemizde, bizim gibi yaşamayan, düşünmeyen bir insanın düşman görülmesi diye bir şey asla olmamıştır. Çünkü biz, toprağın, çiçeğin, hayvanların, insanların, yaratılmış olan her şeyin sahibinin Allah olduğuna inanır ve bu inanç doğrultusunda Yunus’un da dediği gibi; Yaradan’a hürmetimizden dolayı yaratılmış olanı severiz.”
İlk Tam Mevlevî Âyini
Amasya Valisi Önder Bakan’ın konuşmalarının ardından, Amasya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hakkı Turabi'nin Musâhabet-i Mesneviyye sunumunda, programın Cumhuriyet tarihinde Amasya’da düzenlenen ilk tam Mevlevî Âyin-i Şerîfi olduğunu belirterek, Konya ve Tokat’tan sonra Anadolu’nun üçüncü Mevlevîhânesine ev sahipliği yapan Amasya’nın bu tarihi zenginliğe sahip çıktığını vurguladı.
Hz. Mevlâna’nın öğretilerine ışık tutan konuşmasında Turabi, şunları ifade etti:
“Hz. Mevlâna gibi hakiki aşka ulaşanlar, hayatın ol emriyle başlayıp ila nihaye devam edeceğini bildiklerinden dolayı geçici bir konak olan dünyaya bağlanmamışlar, dünyanın mihnetinden kurtulup ahirete doğmayı düğün bilmişlerdir. “Cahiller kendini aklar, kâmiller özünü yoklarmış”. Özündeki Allah aşkını bulanlar, Allah’ın yarattığı her şeyi O yarattı diye severler. Ve bu ulvi düşünceyle “Yine gel, yine gel, her ne olursan ol yine gel; kâfir, ateşperest, putperest olsan da bırak gel; bizim dergâhımız umutsuzluk dergâhı değildir; yüz kere bozsan da tevbeni yine gel” diye tüm ümitsizleri hakiki aşka davet ederler. Kendisinden iki yüzyıl önce yaşayan bir başka Allah dostu Ebû Sa‘îd-i Ebü’l-Hayr’a ait olan bu sözler "Ne kadar günahkâr olursanız olun Allah'ın rahmetinden ümidi kesmeyin" ayetinin dörtlük haline getirilmiş halidir. Bu Hz. Mevlâna’nın fikirlerine tamamıyla uygundur ama bugünkü insanların anladığı gibi, "Buraya gel ama geldiğin gibi kalma, biz güzeliz, gel sen de güzel ol" demektir. Yoksa bu cümleden hümanist bir Mevlâna sonucu çıkmaz. Zira hümanizm, bütün sorunların, insandan başka bir kaynağa müracaat etmeden, sadece insanla çözülebileceğini savunan, insanı tek ölçü kabul eden ve dolayısıyla dini ve Tanrı inancını tümüyle dışlayan bir görüştür. İşte bu anlamda, bütün gönlü Tanrı aşkı ile dolu olan ve bu aşkın topluma yansımasıyla insan sorunlarının çözülebileceğine inanan Mevlâna’yı hümanist olarak tanıtmak çok yanlıştır, kanaatindeyiz. Çünkü, Mevlâna’nın öğretisinin temelinde 'Allah aşkı', 'gerçek kulluk', 'tolerans ve hoşgörü' bulunmaktadır.” Hz. Mevlâna, kendisini İslam’ı referans almadan tanımlayanlar için açıkça şöyle demiştir: “Canım tenimde oldukça Kur’an’ın kölesiyim. Ben, Allah’ın seçkin peygamberi olan Muhammed’in yolunun toprağıyım. Her kim benden, buna aykırı bir söz naklederse, O sözleri çıkarandan da o sözlerden de şikâyetçiyim.” Mevlâna, bu sözleriyle bir İslâm âlimi olarak peygamberlerin mirasının gerçek vârisi olduğunu, Allah ve insan arasındaki ilişkiyi anlamak için Kur’an ve Sünnet’e başvurmak gerektiğini söylemekte, bu ikisine uymayan noktalarda kendisine yapılacak yakıştırmalar ile alâkası olmadığını bizzat kendisi bize bildirmektedir. Sadece yerli değil aynı zamanda küresel bir manevi güç olan Hz. Mevlana’yı daha yakından tanımak gereğiyle onun şu sözüyle hitam eyleyelim: “BİZİ BİLEN BİLİR, BİLMEYEN DE KENDİ GİBİ BİLİR”, BİZİ BİLENLERE SELAM OLSUN…”
Program sonunda Prof. Dr. Turabi, etkinliğin gerçekleşmesine katkı sağlayan Amasya Valisi Önder Bakan başta olmak üzere tüm destekçilere teşekkür etti.
Rektör Prof. Dr. Turabi'nin Musâhabet-i Mesneviyye sunumunun ardından, Amasya Üniversitesi Tarihi Türk Müziği Topluluğu’nun icra ettiği Mevlevi Ayin-i Şerifi ile program devam etti. Etkinlik, İstanbul Semâ Heyeti’nin gerçekleştirdiği Sema Mukabelesi ile son buldu.
Amasya Üniversitesi
Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü